Ülkemizde birçok hukuki mesele artık mahkemelerde çözülmüyor; bazen sorunların çözümü adliye önlerinde yapılan kavgalarla sonuçlanabiliyor. Son dönemde Adliye önlerinde yaşanan vakalarına bir yenisi daha eklendi ve bu sefer iki aile arasında çıktığı bildirilen kavga, 5 kişinin yaralanması ve 7 kişilik gözaltı ile sonuçlandı. Bu olay, hukukun nasıl bir yolla yürütüldüğüne dair birçok soruyu da gündeme getirdi.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre kavganın nedeninin iki aile arasındaki geçmişe dayanan bir husumet olduğu öğrenildi. Ailelerin tanıdıklarının daha önce yaşadığı bir çatışmanın izleri, olayın yaşandığı günlerde yeniden alevlenmişti. Adliye önünde toplanan kalabalık, tartışmanın büyümesiyle birlikte kargaşaya dönüşen duruma tanıklık etti. Kavga, iki aile üyeleri arasında birinde hak arayışının diğerine karşı olumsuz bir durum oluşturmaya çalışması ile başladı. Gergin anların yaşandığı olayda, taraflar birbirine hakaretler savururken, bir anda olay fiziki müsabakaya dönüştü. Kurtulmanın tek yolu olarak birbirlerine saldırmayı seçen aile üyeleri, bu süre zarfında oldukça paniklediler ve kendilerini savunmak için çeşitli nesneleri kullanmaya başladılar.
Görgü tanıkları bu durumu 'İnanılmaz bir kaos' olarak nitelendirdiler. Olayın büyümesi üzerine, çevredekilerin ihbarı üzerine kısa sürede bölgeye güvenlik güçleri intikal etti. Adli yardım için gelen müdahaleler, tarafları ayırabilmek adına çeşitli stratejiler geliştirdi. Kavganın sona ermesinin ardından, olay yerinde yapılan incelemelerde 5 yaralının olduğu belirlenirken, hastaneye kaldırılan yaralıların durumlarının ağır olmadığı öğrenildi. Ancak olayın asıl travması, iki ailenin birbiriyle olan ilişkilerinin ne derece zarar gördüğüydü. Güvenlik güçleri, 7 kişiyi gözaltına alarak süreci başlattı. Olayla ilgili detaylı bir soruşturmanın açıldığı ve yaralanan kişilerin tedavi süreçleri boyunca olayın daha fazla büyüyüp büyümeyeceğinin göz önünde bulundurulacağı açıklandı.
Hukuki süreçlerin yanı sıra sosyal medyada da yoğun bir şekilde yankı bulan bu olay, özellikle toplumdaki aile içi anlaşmazlıkların mahkemeye taşınmadan önce nasıl bir sonuca dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Bu tür olayların önlenebilmesi için yapılması gereken önleyici tedbirlerin artırılması gerektiği de bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Yerel halk, bu tür olayların sıklıkla yaşanmasının önüne geçilebileceğine inanıyor; ancak bunun için toplumsal bir farkındalığın oluşturulması gerektiğinin de altını çiziyor.
Özetlemek gerekirse, adliyelerin sadece hukukun geçerli olduğu yerler değil, aynı zamanda toplumsal gerilimlerin yaşandığı alanlar haline dönüştüğü gözlemleniyor. Alışılmışın dışında bir davranış sergileyen bazı ailelerin bu türden durumlarla karşılaşmaması için toplumun genelinde bilinçlendirme çalışmalarının hızlanması gerekiyor. Adaletin sağlanması ve barış ortamının tesis edilmesi adına herkesin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi büyük önem arz ediyor. Tarafların birbirleriyle olan didişmelerini bir kenara bırakmaları, adliye önlerinin tekrar güvenli bir ortam haline gelmesi açısından bir başlangıç noktası olmalı.