Ülkemizdeki kadın cinayetleri ve şiddet olaylarına yönelik toplumda oluşan hassasiyet, her geçen gün artarken, bu konuda alınan yargı kararları da büyük bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Son günlerde medyada yer alan bir davada, Sinem isimli bir kadının, eski kocası tarafından 7 yerinden bıçaklanması ve ardından bu olayda failin aldığı ceza ve indirimler gündeme damgasını vurdu. Mahkeme, failin cezasında 'iyi hal' indirimi uygulayarak kamuoyunda büyük bir tepkiye neden oldu.
Sinem’in eski eşi, uzun bir süredir fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı gerekçesiyle birçok kez polise başvurmuştu. Sinem’in yaşadığı bu kâbus, 7 yerinden bıçaklanmasıyla son buldu. Olay, geçtiğimiz aylarda Sinem’in evinin önünde gerçekleşti. Sinem, eski kocası tarafından bıçaklandıktan sonra ağır yaralarla hastaneye kaldırıldı. Doktorlar, Sinem’in hayatını kurtarmak için yoğun bir çaba sarf etti. Ancak, olayın hemen ardından, failin tutukluluk sürecinde yaşananlar da dikkat çekiciydi. Mahkemeye sunulan belgelerde, failin 'iyi bir anne' olduğu ve 'stres altında' hareket ettiğine dair savunmalar öne çıktı. Bu savunmaların sonucunda, mahkeme heyeti, failin cezasında indirim uygulama kararı aldı ve kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı.
Olayın medyaya yansımasının ardından, kadın hakları savunucuları ve sosyal medya kullanıcıları, kararın ağır bir ihmalkârlık olduğunu ve kadınların yaşamlarını koruma konusunda yetersiz önlemler alındığını vurguladı. Kadın cinayetleri ve şiddetiyle mücadele adına adaletin tecelli etmesi gerektiğine dair çağrıların artması, toplumda bir tartışma zemini oluşturdu. Birçok kadın hakları aktivisti, “Sinem’in yaşadığı olay sadece onun değil, toplumdaki tüm kadınların sesinin yeterince duyulmadığının bir göstergesidir. Faillerin bu şekilde korunması, şiddet kültürünü beslemekte ve insanları cesaretlendirmektedir” şeklinde konuştu.
Ayrıca, sosyal medya platformlarında olaya dair birçok paylaşım yapıldı. #SinemİçinAdalet ve #KadınlarÖlmesin gibi etiketler altında düzenlenen kampanyalar, yüz binlerce kişi tarafından desteklendi. kamuoyunda oluşan bu farkındalık, yalnızca bu olayla sınırlı kalmayarak, kadın cinayetleri ve şiddetine karşı farkındalık yaratma çabalarının pekişmesini sağladı.
Mahkeme kararına tüm bu tepkiler ışığında Bakanlık düzeyinde bir açıklama yapılması gerektiğine inanan birçok kişi, devletin kadınlara yönelik şiddeti önlemek adına daha etkin yasalar geliştirmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca, kadınların yaşam alanlarını daha güvenli hale getirecek proje ve uygulamaların hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekildi.
Sinem’in davası ve alınan ceza indirimi, kadınların yaşadığı şiddete karşı aldırışsız bir yaklaşım sergilendiğini göstermektedir. Bu durum, birçok kadının şiddet karşısında sessiz kalmasına ve şiddeti sürekli yaşamalarına neden olmaktadır. Sinem’in yaşadığı bu zor süreç, kadınların yaşadığı hak kayıplarını ve seslerinin yeterince duyulmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Kadınların hakları, yaşamları ve güvenlikleri için daha fazla önlem alınması gereken bir dönemdesiz. Bu süreçte, Sinem’in davası vesilesiyle, toplumun tüm kesimlerinin bu konularda bilinçlenmesi ve harekete geçmesi, gelecekte benzer olayların önüne geçilmesi adına elzem duruyor.
Sonuç olarak, Sinem’in yaşadığı bu olay, gerçekte sadece bir kadının başına gelen bir trajedi değil, aynı zamanda toplumun kadınların haklarını koruma konusunda yeterince hassas olmadığını gösteren bir durumdur. Gelecekte benzer olayların yaşanmaması için, toplumun her kesiminin, özellikle devlet organlarının, kadınlara yönelik şiddeti durduracak yasal ve sosyal önlemler alması kaçınılmazdır. Bu noktada, kadın hakları savunucuları ve kamuoyunun çabaları, daha güvenli ve adil bir toplum yaratmanın temel taşları olmaktadır.