Son günlerde artan kadına yönelik şiddet olayları, toplumda büyük yankı uyandırdı. Maalesef, bu olaylardan biri de genç kadın Zeynep’in acı dolu hikayesi ile sonlandı. Tehdit, dayak ve bıçaklı saldırı... Zeynep, hem fiziksel hem de psikolojik olarak yaşadığı şiddetin sonrasında hayatını kaybetti. Ancak bu trajik olay, yalnızca bir kayıptan ibaret değil, aynı zamanda kadınların maruz kaldıkları şiddetin devam ettiğini ve bununla birlikte sessizce hayatlarını kaybetmeye devam ettiklerini gözler önüne seriyor. Peki, Zeynep'in isyanı, öldürüldükten sonra duyulsa bile ne kadar etki yaratacak? İşte bu sorular üzerine düşünmek ve konuşmak zorundayız.
Zeynep, genç yaşında hayalleri ve umutları olan bir genç kızdı. Ailesi, eğitim hayatı ve arkadaşlarıyla dolu bir yaşamı vardı. Ancak, yaşadığı ilişki Zeynep'in hayatının karanlık bir boyutuna sürüklenmesine sebep oldu. Sevgilisi tarafından sürekli olarak tehdit edilen Zeynep, yaşadığı korku dolu günleri anlatırken, herkesin aklında 'Neden sustu?' sorusu belirdi. Şiddete uğramanın yanında yaşadığı sosyal baskılar, Zeynep’i yalnızca kurban bir kadın haline getirmedi, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derin yaralarını açığa çıkardı. Bu durum, birçok kadın için bir mücadele hikayesine dönüştü. Ancak Zeynep’in hayatı sona erince, herkes bir soru sormak zorunda kaldı: “Gerçekten bu olay bizim için bir ders olacak mı?”
Kadına yönelik şiddet sadece bireyleri etkilemekle kalmaz, aynı zamanda toplum genelinde ciddi bir sorun haline gelir. Zeynep’in hikayesi, maalesef çok sayıda kadının yaşadığı benzer olayların yalnızca bir parçasıdır. Türkiye’de ve dünyada benzer birçok olay, kadına yönelik şiddeti bir güncel mesele haline getiriyor. Öncelikle, bu konuda toplumsal bir bilinç oluşturmak gerekiyor. Zeynep’in yaşadığı olaylar gibi birçok kadın, yaşadıkları şiddeti çevresindeki insanlardan gizlemek zorunda kalıyor. Kimi zaman utanma, kimi zaman da korku nedeniyle sessiz kalan kadınların sesi olmak, toplum olarak hepimizin görevi. Kadınların güvenli bir dünyada yaşamalarını sağlamak için el birliğiyle mücadele etmemiz ve buna yönelik yasaların etkin bir şekilde uygulanmasını desteklememiz gerekiyor.
Aynı zamanda, eğitim sistemimizde de kadına yönelik şiddet konusuna özel bir yer vermek kaçınılmaz. Bireylerin, küçük yaşlardan itibaren cinsiyet eşitliği, saygı ve toplumsal normlar hakkında bilinçlendirilmesi, ileride olası sorunların önüne geçilmesine yardımcı olacaktır. Medyanın sorumlu bir şekilde haber yapması da oldukça önemli. Zeynep’in hikayesini anlatırken, kadına yönelik şiddeti bir başlıkta değil, her alanda ele alarak duyurmak gerekiyor. Doğru bilgi yaymak ve farkındalık oluşturmak için tüm platformları kullanmalıyız.
Sonuç olarak, Zeynep’in acı kaderi, pek çok kadının yaşayabileceği bir hikaye olarak hafızalarda kalacak. Ancak Zeynep’in isyanı, belki de sadece bir başlangıçtır. Kadınların hayatları ve güvenlikleri için birlikte mücadele etmek, şiddeti durdurmanın en büyük adımlarından biri olacaktır. Kadına yönelik şiddeti etkili bir biçimde örtbas etmek yerine, bu sorunları vurgulamak ve çözüm fırsatlarını değerlendirmek, toplumsal cinsiyet eşitliği için atılacak en önemli adımlardan birisidir. Zeynep'in isyanı asla unutulmamalı; onun sesi, gelecekteki birçok kadının sesi olacaktır. Öldürüldükten sonra duyulmak, belki de tüm bu savaşı kazanmak için bir başlangıç noktasıdır.